Uzun yıllardır sinema ile ilgilenen biri olarak çok sevdiğim bir yönetmen olan Martin Scorsese’nin bir sözü hep aklımdadır: “En kişisel olan, en yaratıcı olandır.”

Yan yana filmini izlediğimde bu söz aklıma geldi ister istemez. Filmin senaryosu, karakterleri, filmin işleyişi ve hatta müzikleri tam “biz” gibiydi ama işte “gibi”ydi. Demem o ki Gibi dizisi gibi özgün bir iş çıkartan Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi’nin 2011 yapımı Fransız filmi “Intouchables” (Can Dostum) filminden uyarladığı senaryoları bir tık “Ben bunun Fransız olanını izlemiştim.” düşüncesi kattı bana. Tabii film; zengin adam ve ötekileşmiş semt delikanlısı imgesi ile onların çatışmaları, paylaşımları, dostluk bağları minvalinde iyi iş çıkarmış. Çünkü biz perdede kendimizden bir şeyler arıyoruz en nihayetinde. Bu noktada film benden olumlu not almayı başardı aslında. Çünkü filmi izlediğimde bir Fransız filmi havası yerine Türk kültürü esintisi aldım. Bunu başarabilmek de özellikle diğer versiyonu izleyen kesim için kesinlikle zordu. Ama gelinen noktada Yan Yana filminin kendi etkisini yarattığını söyleyebilirim. Ayrıca oyunculuklar için parantez açmak gerekirse; rolünü oynayan değil de tamamen o roldeki kişi olan Haluk Bilginer filmde yine her zamanki gibi büyük bir ayrıntı. Feyyaz’ın oyunculuğu da keza, durum komedisi tarzında zirvede olan bir komedyen yine tarzına devam ederken dram yüklü büyük iş başarmış rolü ile. Ben tüm bu çerçevede dediğim gibi filmi beğendim. Güzel zaman geçirebileceğinizi tahmin ediyorum. Benim için Yan Yana kesinlikle “işte bu” denebilecek bir film. Şimdiden iyi seyirler…